Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eğer kim olduğumuzu iyi anlamazsak, ne olmamız gerektiğini anlamamız yeterli olmayacaktır. T. S. Eliot
Çocukların başarısını etkileyen faktörler üzerine son yirmi yıldır yapılan araştırmaların sonucu, şaşırtıcı şekilde sadede bir faktörün her zaman ön plana çıktığını göstermektedir: Anne ve babanın ilgisi.
Reklam
Her gün söylüyoruz da duyan yok
Son senelerde yapılan araştırmalarda çocukların başarısında en önemli faktörün öğrenci velisinin ilgisi olduğu ortaya çıkmıştır. Gerçekten de anne ve babanın ilgisi okulun büyüklüğünden, öğrenci başına harcanan paradan, laboratuvar ve kütüphane sayısından çok daha önemlidir.
Bilgiyi hiçbir zaman buyruğunuz altına alamayacağınız için, onu her an kaybedecekmiş kaygısıyla öğrenmelisiniz. Konfüçyus
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Yalnızlık hakkında:
Türk yalnız kalamaz, milletimizde böyle bir huy yoktur. Beraber ders çalışılır, beraber yazı yazar, beraber gezmeye gider, beraber aylaklık eder. Türkler sinemaya bile tek gitmez; yalnız kalmayı bilmez, sevmez. Yalnız olmamanın getirdiği garantiye, yani tehlikeden uzak yaşamanın konforuna güvenir. Ama işte bu garanti de yaratıcılığı sakatlar, iş çıkarma kabiliyetini azaltır. Yalnız kalmayan insanın düşünce ve gözleme kabiliyeti yarım oluyor. Bu yüzden ben insanlara yalnız kalmayı öğrenmelerini öneriyorum. Yalnız kalmayı bilmek iyidir, önemlidir; Türkiye gibi bir yerde avantajdır.
Sayfa 74 - Kronik YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Vartan İhmalyan’ın Yaşamı ve Parti Tarihi
Vartan İhmalyan’ın adına ilk kez yıllar önce internette kaynak tararken rastlamıştım. Hayatın onu bir oraya bir buraya savuruşunu görmüş; yaşamının ana hatlarını şaşkınlık ve kahkahayla arkadaşlarımla paylaşmıştım. Yıllar sonra İstanbul’da Yunan Konsolosluğu’nda kardeşi Jak İhmalyan’ın (1922-1978) resim sergisine gitmiştim. Sürgündeki kardeşlerin
Bugün okulların çoğunda bilgi ve mantık yürütmenin birincil ve geleneksel aracı olan okuma yazmanın nasıl öğretildiğine bakan bir gözlemci, kurmacanın kararlı bir ciddiyet ruhundan kaynaklandığını ve öğretmenlerin de doğal bir şekilde bu ağırbaşlı geleneği devam ettirmeye çalıştıklarını sanabilir. Oysa tarih bize tam tersini söylüyor: Öykü anlatımının kökleri oyun ve şakada yatmaktadır, bugün öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu ise bu gerçeği unutmuş görünüyor. Okuma yazmayı en derin düzeyiyle kavramaya niyetlenen herkesin bu oyun dolu köklerin farkına varması yerinde olur. Oysa okullar tam tersi bir senaryoyu uygulamaktadır. Çocuklar oyunun özgürlüğünden ve gevşekliğinden vazgeçip okuma yazmayı “iyice öğrenmeye” çalışır. Öğretmenler çocukların okul bahçesindeki davranışlarıyla derslikteki davranışları arasında kesin bir çizgi çizerler. Oyun dışarıda oynanır ders içeride çalışılır. Oysa harflerle yaşayan bir ilişki kurmak isteyen bir çocuğun mutlaka oyuna gereksinimi olacaktır. Öğretmen dışarıdaki oyun ortamının sınıfa sızmasına izin vermek zorundadır.
Zulmün Arşı Titrettiği Yer: Eflâk Yoktur zulme rızamız, adle biz mailleriz, Gözleriz Hakk’ın rızasın, emrine kailleriz. (Avnî) Tuna Nehri’nin kuzeyinde kalan, bugün büyük bir bölümü Romanya Devleti’ne ait olan coğrafya, XV. yüzyıl tarih metinlerinde Eflak ve Boğdan prenslikleri olarak adlandırılmaktadır. Bu prenslikler kâh Lehlere, kâh
Talip APAYDIN ve Yahya ÖZSOY Çifteler Köy Enstitüsü çıkışlılardandır. Bu iki öğretmen adayımızın 1943-44 ders yılında bir Türkçe sınavına verdikleri karşılıklar elimizdedir Tarih 26 Kasım 1943. Soru şudur: "Beş yıl önce, ancak ilkokulu bitirmiş bir köy çocuğu olarak geldiğin bu müesseseden, bugün, cemiyetin ileri saflarında tarihi rol
Sayfa 51
Reklam
Türk yalnız kalamaz,milletimizde böyle bir huy yoktur.Beraber ders çalışılır,beraber yazı yazar,beraber gezmeye gider,beraber aylaklık eder.Türkler sinemaya bile tek gitmez;yalnız kalmayı bilmez,sevmez.
-Ya tesadüfsem ? -Yokluktan tesadüf bile doğamaz. Kendi doğamayan nasıl doğurur? Kaldı ki, kendine bir bak, sen tesadüfe benziyormusun? "Sana 'uzuvlarının yerini değiştir' deseler, nereni nerene takarsın? " demiş bizde bir mütefekkir. Tesadüflerde matematiksel hesap olmaz. Bak, şu teneffüs ettiğimiz havanın oksijeni %21 değil de, biraz eksik ya da biraz fazla olsa birinde yanar, birinde boğulurduk. İnsan beynini düşün, iğnenin ucu kadar bir kan pıhtısı, herhangi bir damara denk gelse, vucudun herhangi bir uzvu felç oluyor, ya da ağrılar içinde kalıyor... Bir göz doktoru kaç yıl okuyup göz hakkında uzman oluyor? Galiba onaltı-onyedi yılda.. Düşünebiliyor musun, bir gözün sanatını öğrenmek için yıllarca ders çalışıyorlar. Tesadüfün dersi çalışılır mı ? Tesadüfen ders olur mur ?